Merhum Başbakan Adnan Menderes ile 27 Mayıs 1960 askeri darbesinin ardından idam edilen Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs’ın tekrar kazanılması için büyük gayret gösteren isimsiz kahramanlardandı.
Başarılı bir diplomat, önemli bir siyaset adamı, Fatin Rüştü Bey’in hayatı tam bir maceradır.
Eylül ayı olması ve günlerden de 16’sı olması sebebiyle onun hayatında ve Anadolu halkının kaderinde önemli bir dönüm noktası olan bu günde Fatin Bey’i anmak istedik açıkçası.
Peki neden Fatin Rüştü Zorlu?
Ankara’da Alman Büyükelçiliği’nde verilen bir davet sırasında dönemin Dışişleri Bakanı Çanakkaleli Dr. Tevfik Bey’in eşi ile bu davette tanışma fırsatı bulup kısa bir sohbet eden Fatin Bey’i çok olgun ve çok gelişkin bulan Hanım Efendi, Fatin Rüştü Zorlu Bey Efendiye daha sonra bir arkadaşı ile haber yollar.
Haber şu şekildedir:
“Baksana Fatin Rüştü! Başına kocaman bir Zümrüdüanka kuşu konmak üzere, Dışişleri Bakanımızın eşi, kızı Emel’le seni evlendirmek istiyor”demişti.
Bu haber Fatin Rüştü Bey’in annesine de iletilmiş ve Hatice Güzide Hanım da bunu kabul ederek, iki anne çocuklarının evlilik hazırlıklarına başlamıştı.
Dr. Tevfik Rüştü Bey, evlilik işini Atatürk’e arz etmiş, Atatürk ‘de nişanlarını kendisinin yapacağını dile getirmişti.
Fatin Rüştü Bey ve Emel Hanım’ın nişanları Cumhuriyetimizin 10.yılında düzenlenen balo sırasında Gazi tarafından gerçekleştirilmişti.
Cumhuriyetin onuncu yılı tüm Türkiye’de büyük bir coşku ile kutlanırken Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ankara’da düzenlenen baloya saat 23’te teşrif etmişti.
Paşa, gece yarısı yaklaşırken orkestrayı aniden durdurarak “Cumhuriyetimizin Onuncu yılını kutlarken bir de mesut bir hadiseyi haber vermek istiyorum.
Dışişleri Vekili Tevfik Rüştü Bey’in kızı Emel ile Hariciye Vekâletimizin genç meslek memuru Fatin Rüştü’nün nişanlarını ilan ediyorum”
Ama bir sorun vardı:
Fatin Rüştü Bey’in yanında nişan yüzükleri yoktu.
Tam da bu esnada daha sonra Atatürkçülüğü savunduğunu, Atatürkçü olduğunu ve Atatürk’ün Laik sistemini korumak adına darbe yaptığını iddia eden darbecilerin idam edeceği Fatin Rüştü Zorlu Bey’in nikah ve nişan sorumluluğunu Mustafa Kemal Atatürk üstlenmişti.
Çok zor durumda ve kıpkırmızı olan Fatin Bey’in imdadına yakın bir dostu yetişmiş, hemen yüzüklerini çıkararak ona vermiş ve yüzükler Atatürk tarafından genç çiftin parmaklarına takılmıştı.
Nişandan on ay sonra 30 Ağustos 1934 Perşembe günü Dolmabahçe Sarayı’nda bu defa evlilik töreni gerçekleştirilecekti.
Gazi, Fatin Rüştü ve Emel Hanım’ın düğün törenini bizzat kendisi düzenlemiş ve pek çok yerli ve yabancı davetliler düğün töreninde hazır bulunmuşlardı.
Burada akıllara takılan en büyük soru:
Fatin Rüştü Zorlu’ya dinci, yobaz, Atatürk düşmanlığı yaftası atanlar Mustafa Kemal Atatürk’ün kurmuş olduğu yuvayı dağıtarak Fatin Rüştü’yü hangi Atatürkçülük? Hangi Laiklik ilkesine göre dar ağacına yollayacaklar idi?
“Yoksa Atatürkçü olduğunu iddia eden Fatin Rüştü karşıtları Atatürk’ten daha mı Atatürkçü veya daha mı Laik idi?” Sorusunu bir kenarda bırakarak Fatin Rüştü konusuna geri dönelim…
Görkemli ve güzel bir düğün ile artık dünya evine girmişti Fatin Rüştü Zorlu.
Fatin Rüştü Bey, çok başarılı ve göz dolduran genç bir diplomat idi.
Henüz 10 yaşında olan Cumhuriyet için ülkede demokratikleşme, kamuda insan hakları, günlük yaşamda kardeşlik ve ekonominin gelişmesi için çok ciddi girişimlerde ve çalışmalarda bulunan Fatin Bey’in demokratikleşme çalışmaları bir müddet sonra Demokrasi, Laiklik ve İnsan haklarını tehdit olarak gören bazı çevreleri rahatsız etmiş olacak ki dönemin derin güçleri oklarını Fatin Rüştü Bey’in yönüne çevirmişti…
“O’nun şeytan taşlamak gibi bir derdi yoktu, O hep işe odaklı idi.”
Beyanatını veren çalışma arkadaşları, ona her zaman sınırsız destek olduklarını ve İslam ve Türk halkına olan bağlılığını her daim dile getirmişlerdir.
İslami değerlere öyle saygılı idi ki “kendi dar ağacında iken şahadet duasını okuyan imama duayı orijinalinden ve mahreçli bir şekilde okuması için yardım ettiği, Türkçe’ye çevrilen ezanın orjinali gibi okuması için de çok ciddi emek verdiği”söylenir Fatin Bey’in.
Osmanlı Devleti’nin dağılıp Cumhuriyetin ilan edilmesi ile Osmanlı topraklarından başka bölgelere iltica ve sürgün ettirilen bazı aile fertlerine yurt dışı ziyaretleri sırasında ziyarette ve ikramda bulunmasını başka mecralara çekerek; Fatin Bey’i Osmanlı Hanedanına özlem duymak ile suçlayan bazı yerel siyasetçiler ile Fatin Bey’in arası zaman zaman ciddi şekilde gerilmekteydi…
Belki de gerçek sorun buydu Fatin Bey için ama neyse!!
Tüm Türk ve Müslüman alemine olan tutkusunun yanında Kıbrıs Türk halkına olan sevdası ve bağlılığının en belirgin duygularından olduğu tüm çalışma arkadaşları tarafından defalarca literatüre eklenmiştir…
Zorlu, Menderes tarafından 1954 seçimlerinin hemen ardından Kıbrıs sorunuyla ilgilenmek üzere görevlendirilmiş ve bu konuda Türkiye’ye büyük katkılar sağlamıştır.
“Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur.” Diyen dönemin Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü’nün aksine Başbakan Yardımcısı Zorlu, Kıbrıs adasının tekrar kazanılması için büyük bir gayret göstermiştir.
Kıbrıs konusunu incelemek ve politika belirlemek için bir komisyon kuran Zorlu, Kıbrıs’ın Türkiye ile olan bağlarını ortaya koyan belgeleri bir araya getirerek “Beyaz Kitap”ı hazırlatmıştır.
Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki haklılığının tüm dünyaya anlatılması için önemli bir kaynak olan kitap, İngilizce ve Fransızca’ya çevrilerek yabancı temsilciliklere dağıtılmıştır.
Bu kitabın bizim çocukluğumuzda dönemin öğretmenleri tarafından da ders kitabı olarak okutulduğunu bir Cumhuriyet çocuğu olarak hayal mayal hatırlamaktayım.
Ha! Kitap ne mi oldu?
Kıbrıs konusunda bu kadar anlamlı ve kaynak dolu bu kitap şimdi gençlerimize ders kitabı olarak niye mi okutulmuyor?
Vallahi benim bir suçum yok!
Roma’yı yakanlara sorun lütfen…
Kıbrıs halkına büyük destek veren Zorlu, 1958 yılında Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanmasını hedefleyen silahlı örgüt EOKA’nın faaliyetlerine karşı Türk Mukavemet Teşkilatının kurulmasında da çok önemli rol oynamıştır.
Bu mücadele, Londra ve Zürih Anlaşmalarının imzalanması, Türkiye’nin Kıbrıs üzerindeki haklarının hukuki olarak garanti altına alınmasıyla sonuçlandığı bilinmektedir.
Zorlu, Türkiye’yi, Kıbrıs Türk halkının ve yeni kurulacak Kıbrıs devletinin üç garantör devletinden biri olmasını sağlayan kişidir…
Dönemin Yunan Dışişleri Bakanı Evangelos Averof, 5 Aralık 1958’te Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yapılan Kıbrıs görüşmelerini yıllar sonra 1984 yılında, “Davayı kaybettik, Zorlu kazandı. Kıbrıs’ın bağımsızlığa kavuşturulmasından başka çıkar yol olmadığı üzerinde mutabık kaldık.” diye anlatmıştı.
Fatin Rüştü’nün sırası ile bazı görevleri şu şekildedir:
1934’te Silahsızlanma Konferansı’nda görev almıştır.
1936’da yılında Montreux Boğazlar Mukavelesi Konferansına katılmıştır.
1937’de Hatay meselesini Milletler Cemiyeti’nde savunan heyetlerde de müşavirlik görevi yapmıştır.
1938 yılında Cemiyeti Akvam nezdindeki daimi büro şefliğine getirilmiştir.
1939 yılı Temmuz ayında Paris Büyükelçilik Başkâtipliğine getirilen Zorlu’nun kendini kanıtlayarak, siyasi kariyerinin önünün açılmasına vesile olmuştur.
1941 yılı Mayıs ayında Siyasi Malumat Bürosu Müdürü, bir yıl sonra da Moskova Büyükelçiliği Başkâtibi ve sonrasında da Moskova Büyükelçiliği Orta Elçilik Müsteşarı olmuştur.
1943’te Beyrut Başkonsolosu, 1946 yılında da Dışişleri Bakanlığı İktisat ve Ticaret Dairesi Genel Müdürü olarak atanmıştır.
1947-1949 yılları arasında Avrupa Ekonomik Komisyonunda delege ve heyet başkanı olarak Türkiye’yi temsil etmiştir.
1949 yılında da Marshall Yardım Planı için Milletlerarası İktisadi İşbirliği Teşkilatı Genel Kâtip Vekilliği’ne getirilmiştir.
1950 yılında elçi olmuş, Dışişleri Bakanlığı Ticaret ve İktisat Dairesi Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı Genel Kâtip Yardımcılığı görevlerinde de bulunmuştur.
Bu süreçte Dünya Bankası ile yapılacak borçlanma görüşmeleri için Zorlu, Türkiye Cumhuriyeti adına Washington’a gönderilmiştir.
1951 yılı Mart ayında İktisadi İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri olarak, Türkiye’nin NATO’ya katıldığı Lizbon toplantısında delege olarak temsilde bulunmuştur.
1952 yılında Paris’te toplanan Atlantik Paktı konferansına büyükelçi olarak iştirak etmiştir.
Diplomat olarak büyük başarılara imza atan Fatin Rüştü Bey, Adnan Menderes’in daveti ile 1954 yılında siyasete atılmış ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girmiştir.
Devlet Bakanlığı, Başbakan Yardımcılığı, Milli Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı görevlerini yürütmüştür.
27 Mayıs 1960 sonrasında tutuklanan Zorlu , Yassıada Yüksek Adalet Divanı’nca “Anayasayı ihlal” suçlamasıyla idam cezasına çarptırılmıştır.
16 Eylül 1961’de idam edimiş,
11 Nisan 1990 gün ve 363 sayılı kanunla hukuken itibarı iade edilmiştir.
İmralı’da bulunan mezarları, dönemin Bakanlar Kurulu Kararı ile İstanbul Aksaray-Topkapı arasındaki Vatan Caddesi’nde yaptırılan anıt mezara Adnan Menderes ve Hasan Polatkan ile birlikte taşınmış ve Devlet töreni ile tekrar defnedilmiştir.
Bir 16 Eylül da yaşarken, Fatin Rüştü Bey’i de hayırla yad eder; Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu Bey’e Allah’tan rahmet diler, Fatin Rüştü Bey’in haksız ve hukuksuz bir şekilde Dar Ağacına giderken yazmış olduğu mektubunu paylaşmak istiyoruz:
Anneciğim, Emelciğim, Sevinciğim ve Ağabeyciğim,
Şimdi Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıkıyorum.
Sakinim. Huzur içinde yaşamanız beni daima müsterih edecektir.
Bir ve beraber olun. Allah’ın takdiratı böyle imiş. Hizmet ettim ve şerefimi daima muhafaza ettim.
Anne, siz sevdiklerimi muhafaza edin ve Allah’ın inayetiyle onların huzurunu temin edin.
Hepinizi Allah’a emanet eder, tekrar üzülmemenizi ve hayatta berdevam olarak beni huzur içinde bırakmanızı rica ederim.
Allah memleketi korusun.
Allah’a emanet olunuz…