Devlet kurmak, cumhuriyet ilân etmek, her baba yiğidin kârı değildir. Devlet kurmak bir GELENEKTİR, devlet geleneği kişisellikten uzak, devlet ilkelerine sıkı sıkıya bağlı, milleti oluşturan unsurlara devamlılık veren, bilgi-yöntem-töre üçgeni içinde yerini alır; “çağdaşlık-refah-kalkınma, huzur, güvenlik, teknoloji vs” gibi anlayış ise, hükümetlerle ilgilidir, bu da devletin bünyesinde yerini bulur…
KKTC’ye Türkiye’den gelenler veya burada askerlik yapanlar, konuşma aralarında hiç empati yapmadan, düşünmeden, Kıbrıs Türklerinden olumsuz tavır gördüklerinde, “sizi biz kurtardık” gibi böyle bir söylem içine girmişler, bunun ne anlama geldiğini, karşı tarafa nasıl bir anlam yükler diye hiç düşünmemişler…
Kıbrıs Türk’ünün T M T’si, Mücahit’i olmasa, onlar taban zemini hazırlamasa, bizler BEŞPARMAK Dağları’na nasıl gelirdik, “Ayşe Tatil’e Çıksın”, nasıl derdik..!?!..
Kıbrıs Türklerinin çektikleri çileyi anlatan yayınlar çok, ama bu yayınların içinde bir yayın var ki, mutlaka okunması ve belgelerine bakılması gerekir. Bu da Kıbrıs İlim Üniversitesi’inde beraber çalıştığımız Prof. Dr. Ersan Berksel’in “ Sevapları ve Günahları ile T M T ( Işık Kitabevi-Lefkoşa) !..
Bunun yanında Balıkesir Necati Eğitim Enstitüsü’nden 52 yıl önce devre arkadaşım olan KKTC’de 46 yıl sonra buluştuğumuz hâlâ ailece görüştüğümüz, 15 yaşında eline verilen tüfekle 5 yıl MÜCAHİTLİK yapan, Girne Anafartalar Lisesi’nden emekli Sosyal Bilgiler Öğretmeni Olgun (Salih) Arman dostumuzu da dinlemek gerek !?..
“Ülkeler, İLKELERLE kurulur.
Ülke nasıl, niçin kurulur, bilenlerimiz, onu özümseyenlerimiz çoktur da ondan bîhaber olanlarımız gün geçtikçe daha mı çok diye bazen şüpheye kapılırız…!?
Bu şüphe iyi değil, buna Anadolu ağzıyla “vesvese” derler, bu söz çok iyi sayılmaz da “felsefenin” teoriğini bilemediğimiz için “vesvese” bize daha kolay gelir. Bizler, yine de kendimizi “vesvese” den kurtararak, iyimser düşünelim de;
Rahmetli-devlet adamı Rauf Denktaş’ın sözünü “felsefemiz” yapalım:
“Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri, bir geri adım atmayacaksın; her dönemin adamı değil, her dönemde ADAM olacaksın !..”
Bu felsefe; insanı , insan yapar, bu felsefe insana şahsiyet kazandırır, bu felsefe insanı öz benliğine, öz kimliğine ve milli benliğine götürür ki, bunu özümseyenlerde vesvese olmaz, bu kimlik, devleti de cumhuriyeti de kurar, yaşatır; bunu model edinenler gelecek nesli de kuşatır…” Kaynak :Gazete Vitamin
http://www.gazetevitamin.com/yazar/3555-ekim-ayinda-devlet-olmak-
“Türkler ile Rumlar arasında ilk olaylar, Osmanlı İmparatorluğu’nun adayı 1878 tarihli 50 yıl süreli kiralama antlaşmasıyla Birleşik Krallık’a bırakmasından sonra 1920’de kiralama süresinin dolmasına 8 yıl kala başladı. Bu olaylar sadece siyasi kavgalar olmakla birlikte silahlı çatışmalar şeklinde olmamıştır. 1920 yılında Rumların, İngiltere’nin onayını almadan Yunanistan’a katılma plebisiti yapmak istemesi ve Birleşik Krallık yönetiminin buna izin vermemesi, Rumların önce Birleşik Krallık’ı adadan çıkarmaya yoğunlaşmasına sebep oldu. 1950’lerin sonuna kadar süren bağımsızlık hareketi, 1960 yılında uluslararası anlaşmalara dayanan bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasının yolunu açtı. Rumlar, Birleşik Krallık’ın adadan çekilmesiyle, Türklerle birlikte ortak devlete razı olmadılar. Kıbrıs’ın tüm yönetimine kendileri el koyma yoluna gittiler; uluslararası anlaşmaları ve anayasayı çiğneyerek Türklere saldırılarda bulunmaya başladılar.” http://www.haberturk.com/haber/haber/972325-kibris-baris-harekati
Adadaki sıkıntılar, gün geçtikte artmış, Kıbrıs bizim canımız, feda olsun kanımız sloganları anlam kazanmış, Türkiye’de tansiyonlar yükselmiş, Çanakkale ruhu, Kıbrıs’ta oluşmaya başlamış, artık Ayşen’in tatile çıkması gerçek boyut kazanmış, tatile gitme kararı uygulanmak üzere bir tek söze kalmış ve “Ayşe Tatile Çıksın” denilerek, şifre kırılmış, Kıbrıs Barış Harekâtı Çanakkale ruhuyla buluşarak, milli birlik, milli kimlik kazanmıştır. 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983’te ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmuştur.
Kaynak :Gazete Vitamin http://www.gazetevitamin.com/yazar/3392-kibristan-merhaba-
Adada bu gün kutlanan, 40. Cumhuriyet Bayramı törenlerini KKTC televizyon kanallarından yorumsuz izledik, mutlu olduk, geçmiş günlere öğrencilik yıllarımıza (ilk-ortaokul) götürdü bizi, geçiş törenindeki öğrencilerle beraber yürüdük, resmi geçitteki öğretmenlerle Urfa–Eskişehir’deki öğretmenliğimize döndük; bayram törenindeki resmi konuşmaları da dinledik ve izledik, doğaçlama konuşmalarımız geldi aklımıza, tonlamalarla, tavırsal söylemli göndermelerimiz geldi; kendimize eleştirel baktık, bir an…
Devlet ve millet adına konuşma içerikleri, hitapları nasıl olur, nasıl olmalı diye eleştirel dinleme ve yorumlarımız zihinsel bağlamda yoğunlaştı; devlet adına nasıl konuşulur diye nezaket-zarafet, hoş-görü ile ciddiyet, dinleyici-izleyici gibi kavramları, “anlama- anlatım” derslerimizin içerikleriyle, ders veriş yöntemimizle bağdaştırdık, kendimizi bir daha sorguladık.
Bunları, bayram heyecanı içinde yaşarken, yaşatırken MİLLİLİK duygusunun getirdiği heyecanın ve söylemlerin insanlarımızı nasıl birleştiğini-bütünleştirdiğini VESVESE-ye kaçmadan, devlet felsefesinin tepesinde olanların ciddiyeti-istikrarı bayram sevincimizi etkin, devlet yönetimindeki geleceğimizi YETKİN görmenin ne kadar sevinç ve huzur verici şey olduğunu bir daha yakalamak, bunları yakalatanlara sahip olmak, onlara saygı duymak ve gururla “devlet-millet” bütünleşmesinin huzurunu özümsemenin ve özümsetmenin ne kadar anlamlı, ne kadar güçlü olduğunu hissetmek, hissettirenlere minnet ve şükran duymak….
Bunları duyarken, “devletin tepesinde kavga olmaz” anlayışını anımsamak, anımsarken, yönetilenler olarak, yöneticilerden dikkatli, ortamı germeyen konuşmaların, ani akına dönmemesi için yersiz ve zamansız yapılan akınların, ilm-i siyaseti zedeleyeceğini de bilmek önemli görülmelidir !?..
Yola beraber çıkanların, ana yoldan patika yollara sapmaları, kaybolma riskindeki bağırtıların duyurulmasını zorlaştırır ki, bu da anayol trafiğindeki kontrolü aksatır…!?
Kısacası;
“İstiklâl ve istikbal, istikrar gerektirir!..”
Sözlerimizi KKTC’nin kurucu lideri Rauf Raif Denktaş’ın özlü sözleriyle, bitirmek istiyoruz:
“ Saadetin yatağı ve kaynağı kendi kalbimiz, temeli fazilet ve ahlaktır.
Mesut insanlar, bencil değildir.
Bencil bir insan, mesut olamaz.
Mes’ut kişi, başkalarına karşı kin beslemez;
Hiçbir hususta aşırı uçlarda bulunmayınız.
Mağrur olmayınız, alçakgönüllü olunuz.
Bencil olmayınız, cömert olunuz.
İsraftan kaçınınız, hesabını bilen bir kişi olarak yaşayınız..”
http://www.yenimeram.com.tr/rauf-denktastan-ozlu-sozler-80823.htm
KKTC’yi işgalci olarak gören 152 devletli, 5 (BOŞ) haksız yere yetkili devletler, neden hâlâ BİLEŞEMEDİLER (kaynaşamadılar) de Birleşmiş Millet olarak otururlar…
Batıdaki YAVŞAKLAR, GAZZE kavşağını tutmak için ONBİNLERİ öldüren, dünyanın içine EDEN (Netanyahu) YAHU’ya SES çıkarmazlar da hâlâ KKTC’yi işgalci görürler…!?!..
Birleşmiş Milletler, bu 5 boş-hoş devletlerin kontrolünden çıksın, EVRENSELEŞME (evlenselleşme) emperyalizmi bitsin !?..
KKTC’in tanınması ve YASAKLARININ kalkması dileğiyle…
KKTC için mücadele verenlere, cumhuriyeti kuranlara, liderlik yaparak, Kıbrıs Türk insanına hizmet edenlere, içte ve dışta KKTC’yi sonsuzluğa kadar götürme idealinde olanlara SELÂM olsun !…
“ DİLENMEDEN, DİRENEREK oluşan KKTC’den, sevgilerle…
15.11.2023 Dr. Hayrettin Parlakyıldız Akademisyen, Gazeteci-Yazar
E-posta: hparlakyildiz@mynet.com