Memleketin onca sorunu varken Ünal Üstel ve çevresi, dün İstanbul’a maç seyretmeye gitti.
UBP Kurultayındaki Genel başkanlık yarışında son sırada çıkmasına karşın hasbelkader Başbakan oldu ve Lale Devri’ni yaşıyor ya, keyfini sürecek…
Maçtan sonra otele gittiler.
Herhalde iki duble viskiyi çektikten sonra, yanındakilerin veya yakın dostu bazı inşaatçıların de gaza getirmesiyle olacak, gece saat 23.00 sıralarında bana telefon etti.
Açtım, “Buyurun Sn. Başbakan” dedim
Büyük bir nezaketsizlikle, sert bir tonda ve yüksek sesle, azarlarcasına
“ Sabahattin, o yazıları sen mi yazan? “ diye sordu.
Canım sıkıldı ama kendimi tuttum, “ Hangi yazıları? Dedim
– “ Ünal Üstel yahudilere satılan mallar konusunda gerçekleri bilmiyor, ya da gizliyor, diye yazdın… Yahudiler toprakları satın aldı, diye ortalığı ayağa kaldırdın. Ne biçim adamsın? Yalan yazdın, bunlar gerçek değil, uydurun, böyle birşey yoktur, seni dost ve arkadaş bildim. Bunları nasıl yazan? Hiçbir yabancı bu ülkeden mal almayacak, inşaatçıları mahvedeceksiniz, ekonomiyi çökerteceksiniz, böyle birşey yoktur uyduruyorsun. ” diye bağırarak konuşmaya başladı.
Karşımdaki kişinin devletimin Başbakanı olduğunun bilinci içinde saygısızlık yapmamaya çalışarak şöyle dedim
– “Sn. Başbakan sakin olun. Sakin sakin konuşalım. Bağırmayın, ses tonunuzu alçaltın, yazdıklarım ve yayınladığım belgeler yalansa doğruları açıklayın. Bir Meclis Araştırma Komitesi kurun. Yabancıların ve sahte şirketlerin ne kadar mal aldığını araştırsın. Bu bir memleket meselesidir. Yayınladığım belgeler gerçektir. Devletin belgeleridir. Ben inşaat sektörüne değil, Yahudi ağırlıklı Yabancıların on binlerce dönüm arazi almasına karşıyım ” dedim.
Saygılı ve sabırlı davranmamdan, herhalde beni korkuttuğunu sanmış olacak ki, sesini daha da yükselterek bağırmaya devem etti.
– “ Utanmaz adam, Rum’a ve CTP ‘ye hızmet ediyorsunuz. İnşaat sektörünü çökerteceksiniz, araştırmaya gerek yok, ben bilirim, seni dost ve arkadaş sandım ama yanıldım, ne utanmaz adamsın, basın toplantısı yapıp yalan yazdığını açıklayacağım “ diyerek küfretmeye başladı.
Bunun üzerine sabrım taştı, ben de aynı ses tonuyla ve bağırarak,
– “ Sen kim oluyorsun, kendini ne sanıyorsun ki bana gece 11’de telefon açıp küfrediyorsun, utanmaz sensin, memleketi mahvettiniz, Yahudiler binlerce dönüm toprak alıyor. Türkleri vatandaş yapmazken onları hemen vatandaş yapıyorsunuz. Belgeleri ben uydurmadım, resmi belgelerdir. Yahudileri mi korumaya çalışıyorsunuz? Benim hayatım Rumlarla mücadele ile geçti, bana Ruma hızmet ediyor diyemezsin. KKTC topraklarının yahudilere satışına göz yumarak İsrail’e ve Rum’a hızmet eden sensin. Çık köylere git halkın bu durumdan ne denli rahatsız olduğunu gör. Karpaz Belediye Başkanı, Karpaz topraklarının yüzde 80’inin satıldığını açıkladı, haberin bile yok. Haddini bil, adam gibi konuş, bir gazeteciye, devlete 33 yıl hızmet etmiş bir kişiye bu şekilde küfretme, suçlama ve bağırma hakkın yok. Memleketi yabancılara satan babam olsa gözünün yaşına bakmam. Arkadaşız diye sana göz yumacağımı mı sandın? ” diye bağırdım.
Karşılıklı bağırmalar bu şekilde bir süre daha devam etti. Sonra, bu saçmalıkları daha fazla dinlemeye gerek yok, diye düşünerek telefonu kapattım.
Hayatım eli kanlı, katil EOKA ‘acılarla, faşist, ırkçı Rum yönetimiyle, içimizdeki işbirlikçi, mandacı, teslimiyetçilerle, rüşvetçi, hırsız sahte milliyetçilerle ve 5. Kol ile mücadeleyle geçti.
Çok saldırıya uğradım. Yalanlarla yıpratılmaya ve itibar suikastlerine uğradım, yılmadım, susmadım.. Başbakan yapıldı diye kendini eleştirenlere bağırıp çağırma ve küfretme imtiyazı elde ettiğini sanan bu zavallı karşısında da sinecek, susacak, korkacak değilim.
Öfkesinin nedeni, dün X’de (Twitter) paylaştığım belgelerin 24 saatte 1 milyon 100 bin kişi tarafından okunması, yüzlerce yorum yapılması, KKTC konusunda çok hassas olan Türk kamuoyunun ayağa kalkması ve teşhir olmalarıdır.
2 yıl kadar önce eski Eğitim Bakanı Olgun Amcaoğlu Akıncı’nın eşi Meral Akıncı ile okullarda LGBT+ eğitimi verilmesi için bir protokol imzalamıştı
Bunu eleştirince telefon edip ben dahil TMT’cileri “çağdışında kalmakla” suçlamış ve bağırıp çağırmıştı. Ona da, kendi üslubuyla sert yanıt vermiş ve söyledikleri ile hakaretlerini halka açıklamıştım.
Sonuçta imzaladığı Protokolü iptal etmek zorunda kaldı, Bakanlığı da kaybetti.
Şuraya yazıyorum.
Yaptıkları ayyuka çıkan Ünal Üstel de yabancılara mal satışını yasaklayan bir yasayı istediğimiz içerikte geçirmek zorunda kalacak ve Başbakanlıktan da inecek.
Bu ülke, bu devlet, bu halk Ünal Üstel gibi sığ bir Başbakana layık değil