Eskişehir, 1976-1981 arası Ticaret Lisesi’nde kadrolu, Eğitim Enstitüsü Fen Bilgisi Bölümü’nde ücretli çalıştığımız, anarşi yoğunluğunun yaşandığı-yaşadığımız, herkesin geleceğini düşünüp ne zaman KÖR KURŞUNA gideceğini bilmediği, her sabah eşim Mebrure Hanım’la göreve giderken, hangi sokaktan gidip, akşama hangi sokaklardan geçerek, evimize-çocuklarımıza kazasız-belâsız kavuşuruz diye Kızıltoprak Mahallesi’ndeki evimize-çocuklarımıza kavuşma plânı yaptığımız yer…!?
Urfa’dan, Eskişehir’e geldiğimizde, Urfa’daki kültürel yapı, Eskişehir’e adapte olmada zorluk yaşattı, ama zaman geçtikçe alışıyor insan…
Bir şarkıdır yaşamak; duygularda coşarcasına, bir toplumsallığı tanırcasına !…
Eskişehir’de kiralık evler, bu gün olduğu gibi o gün de pahalı, maaşlarımız bu gün olduğu gibi o gün de az, ama evi yapan dişi kuşun iktisat anlayışı, aile kavramındaki sevgi-saygının kişisel yaşamadaki etkenliği, ev geçindirmedeki beklentileri azaltmış, yaşamsal kuralları etkili kılmıştır…
O gün kader ve gönül birliği ettiğimiz arkadaşların hayata bakışımızdaki birlikteliği, MESAİ arkadaşlarımızla uyumlu çalışmayı gözden ırak etmememize neden olmuştur…
42 yıldan sonra gelen bir mesaja ESVAK’tan mı diye baktım. ESVAK, Eskişehir’de okuyup da mezun olanların kurduğu önemli bir Vakıftır. Kuran ve yönetimde olan gençler, bizim de yakından tanıdığımız, aynı yollarda yürüdüğümüz arkadaşlarımızdır, hayatın ve Eskişehir’in zor zamanlarında !?.. Bu vakfın aldığı, düzenlediği bir buluşma kararına gitmek, eskimeyen arkadaş ve dostlarla olmak ne kadar anlamlı olduğu tartışılmaz.
Muhterem Kaya arkadaşımızın grup oluşturduğu, ESVAK’ın da haberi ve onayı olduğunu zannettiğim, duyuruya cevap verenleri gördükçe nasıl giderim diye düşünmedim değil, sonra gerçekleştirdim. İyi de oldu…
14 Ekim günü, Ankara’dan çıktım, Eskişehir’e gidip çok sevdiğim-saydığım, nezaket ve zarafetinden, konuşmadaki ses tonundan ödün vermeyen, Odunpazarı üzeri Çankaya’da oturan Gültekin Çoban arkadaşımızın misafiri oldum… Ev sahipliği, misafir ağırlaması, hele bir de sofra adabı ve yemek yapım ustalığı var ki ayrı güzellik…
Gündüz, kısa Eskişehir turu, Hüseyin Ertürk ve Kemal Özçetin’le buluşma, akşam Ayten Usta’nın yerine gitme heyecanını yaşarken, o heyecanın Gültekin Çoban’ın buluşturmadaki vasıtalı gücüyle yemek salonuna girince rahatlatma…
Bizler için ayrılan yemek salonu sade, müzik ve görüntüdeki estetik donanımı zayıf, ama eski arkadaşlarla (sayı çok olmasa da) buluşmanın merhabalarla, hoş-beşlerle, 30-40-42 yıl sonrasının görüşme heyecanı olumsuzlukları kapatmış durumda…
ANILAR, neden canlanır? Anıları yaşadığınız kişilerle buluşunca ayrı değer kazanır da ondan !…
Yemek de kahve gibi buluşma aracıdır. Asıl ve asil olan yemeğe katılan arkadaşların-dostların özlenişi, sıcaklığı, aynı yolda yürüdüklerimizin sağlıklı oluşu…Sonra, Hamamyolu, Köprübaşı, Doktorlar Caddesi anıları ve kaybettiğimiz dostlarımızın, aramıza mazeretlerinden dolayı katılamayanların anılması, 1976-1981’li yılların ideolojik fırtınaları JJ !?..
Yemeğe katılan dostlara bakınca kimler var, sorusuna cevap verelim…
Dikdörtgen şeklinde hazırlanan yemek masanın giriş kısmında; Prof. Dr. Zeki Ertugay, sağ yanında bendeniz, sol yanında Gültekin Çoban (Osmangazi Üniversitesi eski Genel Sekreteri) kardeşimiz, onun yanında Mehmet Korç, benim sağ yanımda Hüseyin Ertürk, onun yanında M Kemal Özçetin, Cevdet Gürleyik (ağabeyimiz), Mustafa Ersöz, Osman Ersöz, Arslan Bilgehan, Ekrem Özkan (ağabeyimiz), biraz daha ilerlersek, Hacı Sulak ve eşi, Nuh Ünsal (ağabeyimizle) ve eşi, onların yan tarafında Coşkun Atayeter ve eşi, onlara yakın oturan Muhterem Kaya ve eşi; sonradan tanıdığım genç arkadaşlarımız derken, 30 kişiyi bulmuşuz…
Yemekler yendi, herkese konuşmaları için MERHABA görevi verildi, içerde ve dışarda sohbetler yapıldı, fotoğraflarla AN görüntülendi, ANILARA eklendi… Şehit ağabeyimiz Gün Sazak bakanımız ile Hayri Önder arkadaşımız ve diğer dostlar da anılarımız yer aldı.
Ertesi gün, Kızıltoprak Mahallemizde kaldığımız evimizi de gördük, Kanlıkavak Parkı’nda buluştuk. Buluşanlardan Eskişehir’den Çanakkale Eğitim Enstitüsü’ne giden (ben de dahil) orada iş ve aile dostu olan dört arkadaş (Hüseyin Ertürk, Mustafa Ersöz, M. Kemal Özçetin ve ben), Gültekin Çoban, Osman Ersöz ve küçük gencimiz Muratcan Çoban’da vardı, kafede oturduk, eskiler-yeniler derken, tam dört saat hoş-seviyeli sohbetle zaman geçirdik…
Kanlıkavak Parkı 1976-1981 çocuklarımı gezdirdiğim ( kurtarılmış bölgelerden dolayı başka yerlere gidemediğimde) ve yaşadığımız AN-lar zaman şeridi olarak hafızamdan geçince, neler neler düşünmedim ki, duygulanmadım desem yalan olur…
Bu kısa zamanlı, az katılımlı toplantıyı, uzun zamanlı-çok katılımlı olarak, herkesin rahat şekilde ulaşımının olabileceği yer olarak önce Ankara, sonra da haziran ayına denk getirerek, rehber eşliğinde Çanakkale’de düzenlemek uygun olur diye düşünüyorum… Ankara’da olunca gelemeyen ESVAK grubuyla da buluşup hasret gidermiş olur, onların da görüşünü alır, birlikteliği çoğaltırız, ne dersiniz ?!…
Eskişehir’i anmak-yaşamak, tüm ülkemizle beraber Eskişehir’i sevmek de ayrı güzellik ve özelliktir, şüphesiz… KKTC’de de zaman zaman Eskişehirlilerle buluştuğumuzda ES ES Kİ sloganı ile oradaki dostlar da (Cahit Atışkan ağabeyimiz, Metin Özsoy, Orhan Güngör ve diğerleri) gelir, aklımıza; zaman zaman Girne’de mesai arkadaşımız, iletişim uzmanı gazeteci Ceren Ercih’le de Eskişehir’i konuşur dururuz …
Köşe yazımızı sonlarken, bizi buluşturan Muhterem Kaya ile Eskişehir’de olup yemeğe katılanlarla beraber diğer şehirlerden gelen dostlarımıza, Şenel Altun arkadaşımıza ve Ticaret Lisesi’nden mezun olan öğrencilerime selâm ve sevgilerimizi, ailelerine saygılarımızı gönderiyor; herkesin sağlıkla, aile birlikteliklerinin güzelliği içinde DAİM olmalarını diliyoruz…
Girne’den SEVGİLER !…
03.12.2023
Dr. Hayrettin Parlakyıldız /
Akademisyen, Araştırmacı-Köşe Yazarı